19 Ağustos 2014 Salı

Tatile Cikmadan Once

Siz bu yaziyi okurken ben coktan sirasiyla, Akdeniz ve Ege  kiyilarina acilmak uzere yollarda olacagim :) Bavulunu taze hazirlamis keyifli bir tatilci olarak, tatil oncesi yapmamiz gerekenler hakkinda kisa bir yazi yazmak istedim.




Hıcbir seyi atlamamak ve daha sonrasinda huzursuz olmamak icin tatile cikmadan once yapmam gereken seyleri bir kac gun oncesinden Moleskine defterime not alirim. Listemi yaparken, bolumlere gore gruplandirmayi da ihmal etmem. Listem genellikle; 'yanima alacaklarim', 'temizlik' ve 'güvenlik' olmak uzere 3 bolumden olusur.

Belki tatil heyecani ile atladiginiz bir seyi gorursunuz diye tatil listemi sizinle paylasmak istiyorum :

 Yanima Alacaklarim :

1) Pasaport ve vize
2) Bilet ciktilari
3) Cuzdan ( Kaybolma ihtimaline karsi, banka veya kredi kartlarinin numaralarini ve guvenlik kodlarini mutlaka not alin. )
4) Telefon
5) Donuste disarida kalmamak icin evimizin anahtari :)
6) Telefon sarji
7) Fotograf makinesi
8) Fotograf makinesi sarji
9)  Kitap
10) Gunes koruyucu krem
11) Agri kesici ve anti alerjik hap
12) Yara bandi
13) En az 1 yedek ayakkabi
14 ) Mini dikis seti
15) Ve tabi ki makyaj cantam! :)

Temizlik :

1) Sepette kirli camasir birakma,
2) Tatil donusu mis gibi yatakta uyumak icin, nevresimleri degistir,
3) Buzdolabinin icini bosalt,
4) Fislerin hepsini prizden cikart,
5) Evde kesinlikle cop birakma ve cop kovalarini domestos ile yıka,
6) Sardunyalarin kuru yapraklarini temizle ve topragina ici su dolu pet sise koyup ters cevir.

Tatil donusunde yuvamiz bizi guler yuzle, tertemiz karsilamali!


Guvenlik :

1) Pencerelerin kapali oldugundan emin ol,
2) Dogal gaz vanasini kapat.

 Heidelberg'te  yasadigim icin guvenlik anlaminda ciddi konularimiz olmuyor. Kapıyı bile kilitlemeden cikiyoruz tatile. O yuzden bu kismi siz biraz daha genisletebilirsiniz diye dusunuyorum.

Son olarak, valiz yerlestirme ile ilgili birkac sey soylemek istiyorum. Ben, valiz hazirlarken kiyafetlerimi valize rulo yaparak koyuyorum. Bu sekilde yerden epeyce bir tasarruf ediyorum. Tatile giderken yanima rahat kıyafetler almayi tercih ettigimden, kirisacak turden bir kiyafetim de olmuyor. Siz de en azindan kirismayacak olan kiyafetleriniz icin bu yontemi secebilirsiniz. Bir de coraplarimi da ic ice gecmis sekilde degil de acip duz bir sekilde yerlestiriyorum valizime. Ayni sekilde valizdeki siskinligi onleyip, yerden tasarruf etmis oluyorum yine. 



Umarim icerisinde sizin icinde faydali olan seyler bulursunuz.. Tatilim boyunca blog'a yazamayacagim. 10 gun sonra gorusmek uzere :)


17 Ağustos 2014 Pazar

Nurnberg- Nuremberg

Ikinci Dunya Savasi oncesinde Nazi rallilerinin yapildigi unlu sehir Nurnberg'ten bir belgesel sayesinde haberim oldu. Belgeseli izledikten sonra artik sehri gormek icin sabirsizlaniyordum. Esimle yaptigimiz Amsterdam gezimizden sonra, gezi arkadasim olmasi icin bu kez anneme teklif goturdum. Annemin teklifimi kabul etmesiyle, dunya tarihinde cok onemli bir yere sahip olan bu guzel sehri gec de olsa, 28 yasımda tanima firsatina eristim. Ikinci Dunya Savasi sirasinda, neredeyse tamami bombalanan sehir savas sonrasinda aslina uygun olarak yeniden insaa edilmis.

 Heidelberg'ten Nurnberg'e otobusle ulasim  cok konforlu ve ekonomik. Internet baglantisina sahip son model otobuslerle yapacaginiz  yolculuk 3 saat suruyor. Bilet fiyati ise, tek kisi icin cift yon 30 Euro. Otobus saatleri ve bilet fiyatlarina suradan ulasabilirsiniz : http://meinfernbus.de/en/
 Eger Heidelberg'i gorme planiniz varsa, bir gununuzu de mutlaka Nurnberg'i gormek icin ayirmanizi oneririm.

Otobusten, gorkemli Nurnberg Hauptbahnhof  ( Ana tren istasyonu )'ta iniyoruz ve sehir turumuz basliyor. Ancak, kendi makinemle gezi sirasinda zaman zaman sorun yasadigim icin, bazi  fotograflari annemin telefonu ile cekmek zorunda kaldim. O yuzden Nurnberg gezimizde fotograf kalitemiz biraz dusuk. Beni bu seferlik mazur gorurseniz sevinirim..


Nurnberg Hauptbahnhof ( Ana Tren Istasyonu )

Tren istasyonunu fotografladiktan sonra yurumeye devam ediyoruz. Baverya eyaletinin Munih'ten sonra en buyuk ikinci sehri olan Nurnberg sokaklarinda yururken, cevredeki Turk nufusun fazlaligi dikkatimizi cekiyor. Daha sonra, sehri tanimak icin aldigim kitapciga baktigimda, Nurnberg nufusunun %10'unun Turk oldugunu ogreniyorum. Ve cevreden duydugumuz Turkce dialoglar esliginde, ilk duragimiz olan, Frauen Kirche'ye dogru ilerliyoruz.


Nurnberg sokaklari

1352- 1362 yillari arasinda insaa edilen Frauen Kirche gothik mimari ozelliklerini tasiyor.


Frauen Kirche

Kilise'yi gezip fotografladiktan sonra, Kilise'nin hemen yaninda kurulu olan Haupt Markt'i geziyoruz. Surlarla cevrili Nurnberg'in ortasinda yer alan Haupt Markt'in tarihte sehrin ticaret merkezi oldugunu ogreniyoruz. Gunumuzde ise bu meydanda  cicek, meyve, sebze ve hediyelik esya satan standtlar yer aliyor. Meydanin bir kosesinde Frauen Kirche, diger kosesinde Guzellik Cesmesi' ( Schoner Brunnen ) bulunuyor. Guzellik Cesmesin'nin etrafini cevreleyen demir parmakliklar uzerindeki  halkalari ceviren kisinin dileklerinin gerceklesecegine inaniliyor.


Guzellik Cesmesi

Guzellik Cesmesi'nden sonraki hedefimiz Kaiser Burg (Nurnberg Kalesi)  oluyor. Nurnberg'in tarihi tas sokaklarinda yuruyerek Kale'ye ulasiyoruz. Yazili bir kanit olmamasina karsin, yapilan calismalarda MS 1000'li yillarda insaa edildigi tahmin edilen kale etkileyici bir atmosfere sahip.


Nurnberg Kalesi


Kale manzarasi


Kale'yi de fotografladiktan sonra artik donus yolundayiz. Donus yolunda, sehre ayri bir guzellik katan Pegnitz Nehri'nin uzerinden geciyoruz. Manzarayi izlemek icin koprunun uzerinde durdugumuzda ise, adinin Heilig Geist Spital oldugunu ogrendigimiz tarihi binayi goruyoruz. Bina, 14. yy'de fakirlere ve yaslilara yardim etmek icin kurulan bir hastaneymis.

Heilig Geist Spital

Koprunun uzerinde dinlenirken ne kadar yoruldugumuzun ve aciktigimizin farkina variyoruz. Daha onceden methini duydugumuz Nurnberg sosisini denemeye karar veriyoruz. Sokakta gordugumuz bir kafede oturup sosimizi yiyoruz ve nihayet biraz olsun dinleniyoruz. Ancak, Nurnberg sosisi bizim icin herhangi bir Alman sosisinden farksizdi. Belki, siz farkini bulur ve bana da soylersiniz :)


Nurnberg Sosisi

Yemegimizi yedikten sonra, tas sokaklarda yurumeye kaldigimize yerden devam ediyoruz. Sokaklarin birinde karsilastigimiz faytonlar cok hosumuza gidiyor. Otobus saatimiz de henuz gelmedigi icin, ortacagdan kalma tarihi tas sokaklarda, yaklasik 15 dakika suren bir fayton turu yapiyoruz. Bilet fiyati ise gayet uygun. Kisi basi 5 Euro. Zamaniniz kalirsa denemenizi oneririm.



Fayton turu

Son olarak, Nurnberg ile tanismis olmanin verdigi mutlulugu icimizde tasiyarak, Heidelberg'e dogru yola cikiyoruz. Nurnberg icin 1 gunun yeterli olacagini dusunuyorum.Ve buradan mutlu ayrılacaginiza kesinlikle eminim! Bir sonraki duragimda gorusmek uzere..

14 Ağustos 2014 Perşembe

Samsung Galaxy Note 3

Bu kez sizlere, gezdigim yerlerden degil de baska bir konudan bahsetmek istiyorum. Bildiginiz gibi, gezdigim yerleri herkes gibi ben de fotografliyorum. Blog yazmaya baslayali henuz 1 hafta oldu. Ancak, bu kisa surede gordugum ilgi ve aldigim yorumlar beni inanilmaz mutlu etti. Hepinize bir kez de buradan tesekkur ediyorum oncelikle :) Cektigim fotograflarla ilgili de sorular alinca, bu kisa post'u yazmaya karar verdim.

Fotograflarimi telefonum Samsung Galaxy Note 3 ile cekiyorum. Gezerken hem telefon hem de fotograf makinesi tasimis olmuyorum boylelikle. Kullanimi inanilmaz rahat, kamerasi ve renkleri mukemmel! Genis bellegi sayesinde blogum rahatca telefonumdan yazabiliyorum. Yuksek pixel yogunlugu nedeniyle fotograflar, videolar ve yazilar cok daha net gorunuyor.  En buyuk artilarindan biri de 13 megapiksellik kamerasi. Boylelikle, fotograflar oldukca yuksek kaliteli oluyor.

Smart phone almak isteyenlere gonul rahatligi ile tavsiye edebilirim Note 3'u. Umarim, sorulariniza aciklik kazandirabilmisimdir :)

13 Ağustos 2014 Çarşamba

PARIS



Aslina bakarsaniz Paris, nedendir bilinmez, gormek istedigim yerler arasinda oncelikli sirada degildi.
Ancak, esimin is gezisi nedeniyle Heidelberg disinda oldugu bir donemde annemden boyle bir oneri geldi. Ben de neden olmasin diyerek dustum yollara. Ve sonrasinda iyi ki de gelmisim dedim!

Bu kez ulasim araci olarak hizli treni sectik. Heidelberg'ten Paris'e ulasmamiz 4,5 saat surdu. Yolculugumuz da gayet keyifli ve konforluydu. Avrupa icinde hemen her yere hizli trenle ulasim mumkun. Fiyatlari biraz pahali oluyor. Ama, bir kac hafta onceden kontrol ederseniz, hesapli bilet bulma ihtimaliniz var. Ustelik, birden fazla ulke gormek isteyenler icin sunulan avantajli bilet secenekleri de oluyor. Guzergahlar ve bilet fiyatlari hakkinda bilgi almak isterseniz su siteyi ziyaret edebilirsiniz : http://www.eurail.com/trains-europe


Paris trenimizi beklerken :)

Istasyonda, liseden cok sevdigim ve artik Paris'te yasayan bir arkadasim karsiladi bizi. Otelimize gelene kadar da bize eslik etti. Otelimiz, merkeze biraz uzak, ancak cok temiz ve fiyat olarak da nispeten uygun bir oteldi. Nispeten diyorum. Cunku, Paris her anlamda pahali bir sehir. Su ana kadar gezdigim Avrupa sehirleri arasindaki en pahali sehir diyebilirim hatta. Gezinizi planlarken bunu aklinizda bulundurmaniz yararli olur diye dusunuyorum.

Otelimize yerlesip, kahve kruvasanla Fransiz usulu kahvaltimizi yaptiktan sonra artik sehri kesfetmek icin haziriz. Merkeze gitmek icin kullandigimiz metro sisteminin karisikligi ve eskiligi dikkatimi cekiyor. Ilk hatti 1900 yilinda insa edilen Paris metrosunun 214 km uzunlugunda oldugunu ogrendigimde ise saskinligimi gizleyemiyorum.

Bir cok filmde gordugumuz, dunyanin en onemli ikonlarindan biri olan Eiffel'i henuz metrodayken, goruyor ve heyecanlaniyorum. Adini, insa ettiren firma Gustave Eiffel'den alan kule ,1887- 1889 yillari arasinda, Fransiz Devrimi'nin 100. yil kutlamalari kapsaminda duzenlenen Paris fuarinin giris kapisi olarak insa edilmis.

Ancak, yukseklik korkum oldugu icin, kalabaligi bahane ediyorum ve Eyffel'in tepesine cikmiyoruz. Ama, boyle bir sorununuz yoksa mutlaka cikmanizi tavsiye ederim. Manzaranin muhtesem oldugunu soyluyor herkes cunku.

Daha sonra, daha guzel bir Eiffel manzarasi icin Palais de Chaillot'a geliyoruz. Palais de Chaillot, Eiffel'i ve Seine Nehri'ni ayni kare icerisinde gormemize imkan saglayan muhtesem bir manzaraya sahip! Imparatorlugun cokuse gectigi donemlerde Napolyon buraya bir saray yaptirmaya karar vermis ve Palais de Chaillot insa edilmis. Bu guzel manzaranin keyfini cikarip, bir kac fotograf cektikten sonra Notre Dame Katedrali'ni gormek icin buradan ayriliyoruz.


Palais de Chaillot'tan Eiffel Manzarasi

Palasi de Chaillot

Yaklasik 20 dakikalik yuruyusun sonunda, Seine Nehri'nin kiyisindaki Notre Dame Katedrali'ne ulasiyoruz. Fransiz gotik mimarisinin en onemli eserlerinden biri olan katedralin insaasi gotik donem boyunca surmus. Katedrali gezerken, yillar once cok begenerek izledigim Notredame'in kamburu filmi geliyor gozumun onune. Filmin bir karesindeymisim de Quasimodo'yu izliyormusum gibi hissediyorum kendimi..


Notre Dame Katedrali


Notre Dame Katedrali

Notre Dame Katedrali'ni de listemizden cikardiktan sonra sira Paris'in meshur caddesi Sanzelize'ye geliyor. Notre Dame Katedrali'ndan Sanzelize'ye olan uzaklik yaklasik olarak 5 km. Bu nedenle, Sanzelize'ye ulasmak icin yurumeyi tercih etmiyoruz. Paris, hemen her yerine giden bir metro hattina sahip ne de olsa!

Fransa'nin en unlu caddesi olan Sanzelize, daha onceleri tarla iken 1616 yilinda cadde haline getirilmis ve 17. yuzyilda da bugunku adini almis. Iki tarafi agaclarla cevrili olan caddede dunyaca unlu markalarin magazalari ve cok guzel kafeler gozumuze carpiyor. Caddenin girisindeki unlu 'Pantheon Zafer Taki''ni saymazsak, Sanzalize bana Bagdat Caddesi'ni hatirlatti. Zafer Taki'nin hikayesi ise soyle : Napolyon Bonepart, Austerlitz Savasi'nda galip gelen Fransiz askerlerine, evlerine Zafer Taki'nin altindan gecerek doneceklerinin sozunu veriyor. Verdigi sozu tutarak Zafer Taki'ni insaa ettiriyor ve Zafer Taki, 1836 yilinda Temmuz Devrimi'nin yildonumunde aciliyor.



Sanzelize Caddesi


Pantheon Zafer Taki


Sanzelize'de magazalari dolasip, kucuk capta bir alisveris yaptiktan sonra yemek yemek icin bir restaruanta oturuyoruz. Yemeklerimizi de yedikten sonra artik dinlenmek icin otele geciyoruz.

Ertesi gun, kahvaltimizi yaptiktan sonra yine yollara dusuyoruz. Bu kez ilk duragimiz Luxemburg Bahcesi oluyor. Bahce, 1612 yilinda  Marie de Medici'nin hukumdarligi zamaninda yapilmis. Cok genis bir yesil alana sahip olan bahce, guzel manzarasi, icerisindeki havuzu ve essiz cicekleriyle Paris'te kesinlikle gorulmesi gereken yerlerden.


Luxemburg Bahcesi Medici Cesmesi


Luxemburg Bahcesi

Bu guzel bahcede yaklasik 1 saat zaman geciriyoruz. Cimlerde uzanip, sohbet ediyoruz. Aslinda buradan hic ayrilmak istemiyoruz. Ama, sirada gorulecek baska yerler oldugundan Luxemburg Bahcesi'ni arkamizda birakiyoruz. Burdan sonra, hedefimizde unlu Louvre Muzesi var. Ancak, Louvre'a gitmeden once, yolumuzun uzerindeki, Arceveche Koprusu'ne geliyoruz. Seine Nehri'nin uzerine kurulan bu kopruye, asiklar koprunun korkuluklarina kilit astiklari icin, Ask Koprusu de deniyor.


Arceveche Koprusu

Kopru korkulugundaki kilitler


Ve nihayet, o cok unlu Louvre Muzesi'ne geliyoruz.  13. yuzyil baslarinda saray olarak insaa edilen Louvre, 1793 yilinda muze haline gelmis. Muze, ayrica, Fransiz Ihtilali'nden sonra Fransa'da acilan ilk devlet muzesi olma unvanini tasiyor. Louvre'u gorur gormez, eger okuduysaniz ya da izlediyseniz, akliniza 'Davinci Sifresi' kitabi ya da filmi gelecektir. Leonardo da Vinci'nin, hepimizin bildigi tablosu Monalisa da burada sergileniyor. Yalniz, muze o kadar buyuk ki, tamamini gormek icin haftalar harcamaniz gerekir. O yuzden bir bolum secip orayi gezmek daha mantikli olur diye dusunuyorum. Tam bir gununuzu de alsa,  Louvre, Paris'te mutlaka ama mutlaka gormeniz gereken bir yer!


Louvre Muzesi

Louvre Muzesi

Louvre'dan ayrilmadan, bahcesindeki kafelerden birinde kahve icip biraz dinleniyoruz. Kahve ictikten sonra, yeteri kadar dinlenmis olmaliyiz ki, otele donmektense Paris'in unlu alisveris merkezi La Fayette'yi gormeye karar veriyoruz. Terasindan Paris'i izleyebileceginiz 8 katli alisveris merkezinin gecmisi 1893 yilina dayaniyor. Burada da biraz zaman gecirdikten sonra, Eiffel Kulesi'ni bir kez de gece gormek icin Eiffel'e dogru yola cikiyoruz.


La Fayette Alisveris Merkezi



Eiffel Kulesi gece gorunum

Bu pozu vermezsem olmazdi :)

Eiffel'i de gordukten sonra, yorgun ama bir o kadar da mutlu bir sekilde otelimize donuyoruz. Ertesi sabah da 8 treni ile Heidelberg'e geliyoruz. Cok fazla muze gezmek istemedigimiz icin, 2 gunluk Paris gezisi bizim icin yeterli oldu. Ancak, cok yorulduk. Muzelere agirlik vermek ve daha sakin gezmek istiyorsaniz, Paris icin en azindan 3 gun ayirmanizi onerebilirim. Bir sonraki duragimda gorusmek uzere :)

10 Ağustos 2014 Pazar

LIBERALIZMIN BASKENTI AMSTERDAM

Delft ve Den Haag'i gordukten sonra, sira ucuncu duragimiz Amsterdam'a geliyor. Amsterdam denilince hepimizin aklina kanallar, bisikletler, marihuana icilip sihirli mantar yenilen coffee shoplar, unlu Hollanda laleri, geleneksel Hollanda terlikleri (klompenler ) ve 'Red Light District' geliyordur sanirim.

Amstedam, ozgurlukler konusunda bir cok Avrupa ulkesinin bile ilerisinde olan bir ulke. Uyusturcu maddelerin 'coffee shop'larda veya marketlerde rahatlikla bulabilirsiniz. Gay, lezbiyen evlilikleri yasaldir. Esccinsel evlilik, dunyada ilk kez Amsterdam'da yasallastirilmistir.

Amsterdam sehir merkezine 15 dakika mesafede bulunan bir metro istasyonunun yanina arabimizi park ediyoruz. Sehir merkezinde otoparklar cok pahali oldugu icin, boyle bir yontem uygulamanizi onerebilirim. Metro ile sehir merkezinde iniyoruz. Ve meydanda bulunan Amsterdam'in en buyuk muzesi Rijiks Museum'a dogru ilerliyoruz. Ancak, muze cok buyuk oldugu ve bizim zamanimiz kisitli oldugu icin, Muze'nin icerisine girmiyoruz. Muzeyi gezmek isterseniz yarim gununuzu ayirmalisiniz. Amsterdam plani yaparken, bunu akilda tutmakta yarar var diye dusunuyorum.


Rijiks Museum

Hepimizin fotograflardan asina oldugu 'Amsterdam Letter' olarak bilinen 'I am Amsterdam' yazisi da muzenin bahcesinde bulunuyor.


Amsterdam Letter

Daha sonra, yaklasik 15 dakika yuruyerek, sehrin en unlu meydani olan Dam Meydani'na geliyoruz. 1808 yilinda Napolyan ve birlikleri Amsterdam'i isgal ettiginde, sehri bu meydandan devralmislar.



Dam Meydani

Amsterdam, kanallari nedeniyle, kuzeyin Venedik'i olarak adlandiriliyor. Kanal turu yapilmadan yapilan bir Amsterdam turu kesinlikle eksik kalmis olur.


Kanal manzarasi

Bot turu

Sira cicek pasajini gormeye geliyor. 1862 yilinda kurulan pazar, dunyanin yuzen tek cicek pazaridir. Pazar ilk kuruldugunda cicekleri kanal yolu ile sehre getirmek daha kolaymis. Ancak, gunumuzde cicekler artik kara yolu ile getirilmektedir. Satis yerleri kanalin uzerine sabitlenmistir. Cicek pasajinda en cok satilan cicek lale olmakla birlikte, nir cok farkli cins cicek bulmaniz da mumkundur. Pasajda ayrica, bir cok hediyelik esya dukkani da bulunmaktadir. Buadan, bahcede ekmek uzere 1 file lale sogani aliyorum. Ben 30 sogan bulunan fileyi tercih ettim. Ve yalnizca 7 Euro odedim. Magnet ve lale soganlarimi aldiktan sonra Red Light District'i gormek icin pasajdan ayriliyoruz.


Cicek Pasaji

Cicek Pasaji

Magnet alirken

Son olarak Red Light District'e geliyoruz. Vucutlarini camekanlarin onunden teshir ederek para kazanan kadinlariyla unlu olan cadde oldukca hareketli. Caddede ayrica sex shop'lar ve porno tiyatrolar bulunuyor.


Red Light District

Red Light'i da gordukten sonra Amsterdam gezimizi burada bitiriyoruz. Esimin islerinden dolayi, Hollanda icin toplamda uc gunluk bir suremiz vardi. Ben bu 3 gune Delft ve Den Haag'i da sigdirmak istedigim icin Amsterdam'a yalnizca bir gun ayirabildik. Bu nedenle muzeleri goremedik. En kisa zamanda muzeler icin tekrar bir Amsterdam planimiz var. Kendi deneyimimden yola cikarark, sehri tamamen gormek istiyorsaniz en azindan 3 gununuzu ayirmanizi oneririm.

9 Ağustos 2014 Cumartesi

DELFT

Hollanda gezimizin ikinci gunune Delft ile devam ediyoruz. Den Haag'tan araba ile Delft'e geliyoruz. Yolculugumuz yaklasik yarim saat suruyor. Eger, Amsterdam'dan gececek olursaniz, tren yolculugu yaklasik 40 dakika suruyor. Bilet fiyati ise, gidis- donus kisi basi 22 Euro. Kisa bir mesafe icin bilet fiyati biraz yuksek. Ancak, bu sevimli sehir kesinlikle gorulmeyi hakediyor. Sehri gordukten sonra bana hak vereceginizden eminim.

Arabamizdan inip, sehri kesfe basliyoruz. Tarihi binalarin cevreledigi ve kanallarin boldugu buyulu Delft sokaklarinda gezerken kendimizi adeta yuzyillar oncesine isinlanmis hissediyoruz.

Ilk olarak 'Belediye Binasi'ni goruyoruz. Belediye Binasi olarak kullanilmadan once, Prens William of Orange burada kaliyormus. ( Prens William of Orange hakkinda ayrintili bilgi icin Denn Haag yazima bakabilirsiniz. )

Belediye Binasi


Belediye Binasi ve Yeni Kilise

 Daha sonra, belediye binasinin hemen yaninda duran, New Church ( Yeni Kilise ) 'ye geliyoruz. Kraliyet ailesinin mezarlari, 14 ve 15. yy'lerde insaa edilen Yeni Kilise'de bulunmaktadir.


Yeni Kilise

Merkezi gezmeye devam ediyoruz. Meydanda bir cok hediyelik esya magazasi ve unlu Hollanda peyniri olan Gouda'yi  satan dukkanlar goruyoruz. Hediyelik esya dukkanlari mavi beyaz porselenlerle dolu. Delft'in mavi beyaz porselenleri ile unlu oldugunu ogreniyoruz.


Amerikali arkadasim Kim, devasa buyuklukteki Gouda'lara goz gezdirirken :)


Delft porselenleri

Meydanda gezmeye devam ederken dikkatimizi, Hollandalilar'in yoresel ayakkabisi olan Klompen'i satan kucuk bir dukkan cekiyor. Bu kucuk dukkani cok begeniyor ve fotografliyoruz.


Klompenlere bakarken



Klompen Dukkani

Donus yolumuz uzerinde Eski Kilise'yi goruyoruz.  1246 yilinda insaa edilen Eski Kilise'nin 9 tonluk tarihi cani, Trinity Bell, yalnizca Hollanda'nin ozel gunlerinde calmaktadir.


Eski Kilise

Son olarak sehrin birkac fotografini daha cekerek Delft gezimizi sonlandiriyoruz.

Sokaklari bolen kanallar 



Sokaklari bolen kanallar

8 Ağustos 2014 Cuma

DEN HAAG - THE HAGUE

2013 Christmas tatilinde esimle Hollanda'ya gitmeye karar verdik. Bana sorarsaniz, Hollanda'ya sadece Amsterdam icin gitmek dogru degil. Cunku, Amsterdam'in cevresinde de kucuk ama, gorulmeyi hakeden guzel sehirler var.  Bu fikirden yola cikarak, Hollanda gezimize Den Haag'tan basladik.

Arkadaslarimiz bizi sabah, Den Haag tren istasyonundan aliyor ve biraz dinlendikten sonra sehri kesfetmeye basliyoruz.

Den Haag, Hollanda'nin burokrasi merkezi olarak biliniyor. Hollanda hukumeti, baskent Amsterdam olmasina karsin, den Haag'ta oturuyor. Birlesmis Milletler'in yargi organi Lahey Adalet divani da ayni sekilde Den Haag'ta bulunuyor.


Den Haag sokaklarinda faytonlar


Kahvemi de aldigima gore, gezmek icin hazirim :)

Lahey Adalet Divani

Bir yandan kahvemizi icerken, bir yandan da hukumet binasi, Binnenhof'a dogru yuruyoruz. Sehrin icinde bir cok donemin mimarisine ait yapilar bulunuyor. Binnenhof ise Hollanda mimarisinin en unlu orneklerinden biri. Saray olarak yapilan bina 13. yy'den beri hukumet binasi olarak kullanilmaktadir.


Binnenhof ve esim :)

Binnenhof'un hemen yaninda, Hollanda'nin en unlu muzelerinden Mauritshuis Muzesi'ni goruyoruz. Muzede Rembrandt ve Rijin gibi dunyaca unlu Hollandali ressamlarin eserleri sergileniyor. Ancak, biz Pazartesi gunu orada oldugumuz icin muze kapaliydi. O yuzden icerisini goremedik :(



Mauritshuis Muzesi



Mauritshuis Muzesi'ni gordukren sonra yurumeye devam ederken, bir at heykeli goruyoruz. Yanina geldigimizde ise, heykelin Hollanda ile Ispanya arasinda gecen '8 Yil Savaslari'nda oncu rol alan unlu Hollandali prens William of Orange'a ait oldugunu anliyoruz.


William Orange Heykeli ve saskinlar :)



Donus yolunda karsimiza Saint James Jacobus Kilisesi cikiyor. Kilise 1875 yilinda unlu mimar  Pierre Cuypers tarafindan yapilmistir. Neo- Gothic tarzdaki kilisenin kulesi 90 m yuksekliginde olup Hollanda'nin en yuksek kulelerinden biridir.


Saint Jacobus Kilisesi

Son olarak Scheveningen'e geliyor ve okyanusu goruyoruz. Plaj, ruzgara ve soguga karsin cok kalabalik ve kesinlikle gorulmeye deger!  Kucuk ama guzel olan , okyanus kiyisindaki bu sehri Hollanda'ya gelmisken mutlaka gormenizi oneriyorum. Bir sonraki duragimiz Delft'te gorusmek uzere..


Scheveningen