13 Ağustos 2014 Çarşamba

PARIS



Aslina bakarsaniz Paris, nedendir bilinmez, gormek istedigim yerler arasinda oncelikli sirada degildi.
Ancak, esimin is gezisi nedeniyle Heidelberg disinda oldugu bir donemde annemden boyle bir oneri geldi. Ben de neden olmasin diyerek dustum yollara. Ve sonrasinda iyi ki de gelmisim dedim!

Bu kez ulasim araci olarak hizli treni sectik. Heidelberg'ten Paris'e ulasmamiz 4,5 saat surdu. Yolculugumuz da gayet keyifli ve konforluydu. Avrupa icinde hemen her yere hizli trenle ulasim mumkun. Fiyatlari biraz pahali oluyor. Ama, bir kac hafta onceden kontrol ederseniz, hesapli bilet bulma ihtimaliniz var. Ustelik, birden fazla ulke gormek isteyenler icin sunulan avantajli bilet secenekleri de oluyor. Guzergahlar ve bilet fiyatlari hakkinda bilgi almak isterseniz su siteyi ziyaret edebilirsiniz : http://www.eurail.com/trains-europe


Paris trenimizi beklerken :)

Istasyonda, liseden cok sevdigim ve artik Paris'te yasayan bir arkadasim karsiladi bizi. Otelimize gelene kadar da bize eslik etti. Otelimiz, merkeze biraz uzak, ancak cok temiz ve fiyat olarak da nispeten uygun bir oteldi. Nispeten diyorum. Cunku, Paris her anlamda pahali bir sehir. Su ana kadar gezdigim Avrupa sehirleri arasindaki en pahali sehir diyebilirim hatta. Gezinizi planlarken bunu aklinizda bulundurmaniz yararli olur diye dusunuyorum.

Otelimize yerlesip, kahve kruvasanla Fransiz usulu kahvaltimizi yaptiktan sonra artik sehri kesfetmek icin haziriz. Merkeze gitmek icin kullandigimiz metro sisteminin karisikligi ve eskiligi dikkatimi cekiyor. Ilk hatti 1900 yilinda insa edilen Paris metrosunun 214 km uzunlugunda oldugunu ogrendigimde ise saskinligimi gizleyemiyorum.

Bir cok filmde gordugumuz, dunyanin en onemli ikonlarindan biri olan Eiffel'i henuz metrodayken, goruyor ve heyecanlaniyorum. Adini, insa ettiren firma Gustave Eiffel'den alan kule ,1887- 1889 yillari arasinda, Fransiz Devrimi'nin 100. yil kutlamalari kapsaminda duzenlenen Paris fuarinin giris kapisi olarak insa edilmis.

Ancak, yukseklik korkum oldugu icin, kalabaligi bahane ediyorum ve Eyffel'in tepesine cikmiyoruz. Ama, boyle bir sorununuz yoksa mutlaka cikmanizi tavsiye ederim. Manzaranin muhtesem oldugunu soyluyor herkes cunku.

Daha sonra, daha guzel bir Eiffel manzarasi icin Palais de Chaillot'a geliyoruz. Palais de Chaillot, Eiffel'i ve Seine Nehri'ni ayni kare icerisinde gormemize imkan saglayan muhtesem bir manzaraya sahip! Imparatorlugun cokuse gectigi donemlerde Napolyon buraya bir saray yaptirmaya karar vermis ve Palais de Chaillot insa edilmis. Bu guzel manzaranin keyfini cikarip, bir kac fotograf cektikten sonra Notre Dame Katedrali'ni gormek icin buradan ayriliyoruz.


Palais de Chaillot'tan Eiffel Manzarasi

Palasi de Chaillot

Yaklasik 20 dakikalik yuruyusun sonunda, Seine Nehri'nin kiyisindaki Notre Dame Katedrali'ne ulasiyoruz. Fransiz gotik mimarisinin en onemli eserlerinden biri olan katedralin insaasi gotik donem boyunca surmus. Katedrali gezerken, yillar once cok begenerek izledigim Notredame'in kamburu filmi geliyor gozumun onune. Filmin bir karesindeymisim de Quasimodo'yu izliyormusum gibi hissediyorum kendimi..


Notre Dame Katedrali


Notre Dame Katedrali

Notre Dame Katedrali'ni de listemizden cikardiktan sonra sira Paris'in meshur caddesi Sanzelize'ye geliyor. Notre Dame Katedrali'ndan Sanzelize'ye olan uzaklik yaklasik olarak 5 km. Bu nedenle, Sanzelize'ye ulasmak icin yurumeyi tercih etmiyoruz. Paris, hemen her yerine giden bir metro hattina sahip ne de olsa!

Fransa'nin en unlu caddesi olan Sanzelize, daha onceleri tarla iken 1616 yilinda cadde haline getirilmis ve 17. yuzyilda da bugunku adini almis. Iki tarafi agaclarla cevrili olan caddede dunyaca unlu markalarin magazalari ve cok guzel kafeler gozumuze carpiyor. Caddenin girisindeki unlu 'Pantheon Zafer Taki''ni saymazsak, Sanzalize bana Bagdat Caddesi'ni hatirlatti. Zafer Taki'nin hikayesi ise soyle : Napolyon Bonepart, Austerlitz Savasi'nda galip gelen Fransiz askerlerine, evlerine Zafer Taki'nin altindan gecerek doneceklerinin sozunu veriyor. Verdigi sozu tutarak Zafer Taki'ni insaa ettiriyor ve Zafer Taki, 1836 yilinda Temmuz Devrimi'nin yildonumunde aciliyor.



Sanzelize Caddesi


Pantheon Zafer Taki


Sanzelize'de magazalari dolasip, kucuk capta bir alisveris yaptiktan sonra yemek yemek icin bir restaruanta oturuyoruz. Yemeklerimizi de yedikten sonra artik dinlenmek icin otele geciyoruz.

Ertesi gun, kahvaltimizi yaptiktan sonra yine yollara dusuyoruz. Bu kez ilk duragimiz Luxemburg Bahcesi oluyor. Bahce, 1612 yilinda  Marie de Medici'nin hukumdarligi zamaninda yapilmis. Cok genis bir yesil alana sahip olan bahce, guzel manzarasi, icerisindeki havuzu ve essiz cicekleriyle Paris'te kesinlikle gorulmesi gereken yerlerden.


Luxemburg Bahcesi Medici Cesmesi


Luxemburg Bahcesi

Bu guzel bahcede yaklasik 1 saat zaman geciriyoruz. Cimlerde uzanip, sohbet ediyoruz. Aslinda buradan hic ayrilmak istemiyoruz. Ama, sirada gorulecek baska yerler oldugundan Luxemburg Bahcesi'ni arkamizda birakiyoruz. Burdan sonra, hedefimizde unlu Louvre Muzesi var. Ancak, Louvre'a gitmeden once, yolumuzun uzerindeki, Arceveche Koprusu'ne geliyoruz. Seine Nehri'nin uzerine kurulan bu kopruye, asiklar koprunun korkuluklarina kilit astiklari icin, Ask Koprusu de deniyor.


Arceveche Koprusu

Kopru korkulugundaki kilitler


Ve nihayet, o cok unlu Louvre Muzesi'ne geliyoruz.  13. yuzyil baslarinda saray olarak insaa edilen Louvre, 1793 yilinda muze haline gelmis. Muze, ayrica, Fransiz Ihtilali'nden sonra Fransa'da acilan ilk devlet muzesi olma unvanini tasiyor. Louvre'u gorur gormez, eger okuduysaniz ya da izlediyseniz, akliniza 'Davinci Sifresi' kitabi ya da filmi gelecektir. Leonardo da Vinci'nin, hepimizin bildigi tablosu Monalisa da burada sergileniyor. Yalniz, muze o kadar buyuk ki, tamamini gormek icin haftalar harcamaniz gerekir. O yuzden bir bolum secip orayi gezmek daha mantikli olur diye dusunuyorum. Tam bir gununuzu de alsa,  Louvre, Paris'te mutlaka ama mutlaka gormeniz gereken bir yer!


Louvre Muzesi

Louvre Muzesi

Louvre'dan ayrilmadan, bahcesindeki kafelerden birinde kahve icip biraz dinleniyoruz. Kahve ictikten sonra, yeteri kadar dinlenmis olmaliyiz ki, otele donmektense Paris'in unlu alisveris merkezi La Fayette'yi gormeye karar veriyoruz. Terasindan Paris'i izleyebileceginiz 8 katli alisveris merkezinin gecmisi 1893 yilina dayaniyor. Burada da biraz zaman gecirdikten sonra, Eiffel Kulesi'ni bir kez de gece gormek icin Eiffel'e dogru yola cikiyoruz.


La Fayette Alisveris Merkezi



Eiffel Kulesi gece gorunum

Bu pozu vermezsem olmazdi :)

Eiffel'i de gordukten sonra, yorgun ama bir o kadar da mutlu bir sekilde otelimize donuyoruz. Ertesi sabah da 8 treni ile Heidelberg'e geliyoruz. Cok fazla muze gezmek istemedigimiz icin, 2 gunluk Paris gezisi bizim icin yeterli oldu. Ancak, cok yorulduk. Muzelere agirlik vermek ve daha sakin gezmek istiyorsaniz, Paris icin en azindan 3 gun ayirmanizi onerebilirim. Bir sonraki duragimda gorusmek uzere :)

2 yorum: